18 Aralık 2011

Uzlaşma Kavramı Üzerine

Ne kelime anlamı, ne de amacı fikir birliğine varmak olmadığı halde, uzlaşma faaliyetleri sanki bir fikir birliğine varma faaliyeti gibi algılanıp öyle yürütülüyor. Halbuki konuşarak vb. karşınızdakinin sizin gibi düşünmesini, olay ve olgulara sizin gibi bakabilmesini, sizin gibi yorumlamasını sağlayabilmeniz mümkün değil. Bu iyi niyet olan durumlarda bile mümkün değil.

Ancak her nedense zaman ve enerjimizin büyük bölümünü bu beyhude çabaya ayırıyoruz. Düşünürseniz menfaat söz konusu olmadığı durumlarda bile bir yakınınızın (mesela arkadaşınızın, anne ya da babanızın, sevgilinizin vb.) fikrini değiştirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Ama gerçekten değiştirdiğinizi. Yoksa bahsettiğim şey karşınızdakinin sizin istediğiniz gibi davranması ya da davranmayı kabul etmesi değil.

Dolayısı ile birinci sonuç; “uzlaşma” fikir birliğine varmak anlamında kesinlikle değil. Ve böyle bir amaç da gütmemeli. Uzlaşma fikir ayrılığı olan insanların karşılıklı tavizler vererek asgari ortak da buluşmaları.

Ancak bu noktada yeni bir bilgi daha devreye giriyor. O da uzlaşma için gerekenler. Daha önce uzlaşma için sadece iyi niyet’in yettiğini düşünürdüm. Ancak bu da öyle değilmiş. Uzlaşma için olmazsa olmaz 3 unsur var. Bunları da aşağıdaki gibi belirledim.

1) İyi niyet. (Her 10 saniyede bir vicdanına sen ne diyorsun bu işe diye sormayı kesinlikle unutmamak)

2) Belli oranda zarar görmeyi kabul etmek (Uzlaşmanın aslında taviz vermek olduğunu kayıpsız uzlaşma olmayacağını unutmamak)

3) Cesaret. (Yani makul çerçevelerde risk almanın gereğini idrak etmek)

Demokrasi

Translate