26 Ağustos 2023

Demokrasi

Demokrasi, hayatı boyunca güdülmüş, güdülmeyi normalleştirmiş, başka türlüsünü hayal bile edemeyen, ne olup bittiği hakkında zerre fikri olmayan, ezici çoğunluktaki beyinsiz halk yığınlarının meşrulaştırdığı kollektif diktaya verilen addır.
"Herkese oy hakkı" da bu güdülme halini meşru hale getiren trajikomik bir saçmalıktan başka bir şey değildir.

Zevk alma yoksunu organizmalar

Zevk alma yoksunu organizmalar
Bunlar ebeveynlerinin hasbelkader çiftleşmeyi becerebilmiş olmaları sonucu dünyaya gelirler
Form itibariyle homo sapiens'e benzerler
Ne iyi bir müzikten, ne güzel bir manzaradan, ne güzel bir resime bakmaktan, ne bir çiçeği koklamaktan, ne bir köpeğin başını okşamaktan ne de güzel bir yemekten zevk alırlar
Yıllarca solunum yapar, beslenir (dikkat yine yemek yerler demiyorum) dışkılar, ürer ve geberip giderler.

25 Ağustos 2023

Yalnızlık

Doğum yalnız,
Ölüm yalnız,
Yaşam hepsinden yalnız,
Yalnızlık gerçekten de tek kişilik...

28 Mayıs 2019

Eşeklerle Tartışmak!

Tilki ile eşek bir tartışmaya girmişler.
Eşek otların kırmızı olduğunu iddia ediyormuş. Tilki de "ot yeşildir" diye ısrar ediyormuş.
Bir türlü anlaşamayınca aslan krala sormaya gitmiş ve durumu anlatmışlar...
Aslan eşeği göndermiş, tilkiye de bir ay hapis cezası vermiş.
Bunun üzerine;
Tilki - Aman efendim yoksa siz de mi otları kırmızı görüyorsunuz?
Aslan - Yooo otlar yeşildir"
Tilki - Ama efendim o halde neden eşeği serbest bırakıp bana ceza verdiniz?
Aslan - Bir eşekle tartıştığın için!

31 Mayıs 2017

Cehaletin bir numaralı göstergesi

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak...

08 Mayıs 2017

Gülmek ve gülümsemek

Sürekli sırıtıp hiç gülümsemeyen ne çok insan var yahu!

Topluluk ve Medeniyet

Bir medeniyete doğru evrilemeyen topluluklar, sonunda yok olurlar.
Bilmem kaç tane devlet kurmuş olmak, bilmem kaç tane devleti de batırmış olunduğunun ispatıdır.

Aptal

Aptal, kötülerin en kötüsünden bile daha kötüdür.
Dünyadaki kötülüklerin sebebi kötüler değil aptallardır.
Aksi olsaydı bu kadar az kötü, bu kadar çok kötülüğe sebep olamazdı.

20 Nisan 2017

Yanlış

Yanlış olan hiç bir şey sonsuza kadar devam etmez.
Sadece bazen ömür yetmez.

19 Nisan 2017

Yaratıcı Fikirler

Yaratıcı fikirler çiş gibidir... Zorla gelmez...

19 Nisan 2015

Yaşamını Kaybetti!!!

Haber "Reşat Nuri İleri yaşamını kaybetti" diyor.
Yahu "yaşamını kaybetti" ne demek?
Nasıl saçma bir laftır bu!. Şuna adam gibi, "öldü", hadi "vefat etti" falan desenize!
"Yaşamını kaybetti" ne demek lan?!
Ne yani Reşat yaşamını otobüste mi düşürdü?
Bir yere koydu sonra da nereye koyduğunu mu unuttu?
Zaten dalgın bir insandı, hep bir şeyler kaybederdi de bu sefer de yaşamını mı kaybetti?
Hay sizin dilinize...!

13 Nisan 2015

Yakın Gelecek

Yakın Gelecek
Kaynaklar (tatlı su, tarım ve orman alanları, vs.) azalıyor, ekosistem arıza sinyalleri vermeye başladı. Niteliksiz insanlara olan gereksinim günden güne azalıyor. İnsanların yerini makinalar almaya başladı. Kaçınılmaz çatışmalar, baskı dozu her gün artan polis devletleri ve otorite baskısı ile engellenmeye çalışılıyor ancak işe yaramayacak. Yaklaşık 50 yıl içinde, küresel ölçekte büyük bir aptallar isyanı çıkacak fakat yenilgi ile sonlanacak. Çünkü insanlar yıllardır “güvenlik” masalı ile kendi güvenliklerini çoktan otoriteye teslim ettiler. Bu isyanın sonucunda tek devlet, tek para birimi (elektronik) ve tek otorite, bir çözüm gibi sunulup hayata geçecek. Bu arada az gelişmiş ülkelerdeki çoğu insan kaynaklara erişimi olmaması nedeni ile yok olacak. Gelişmiş ülkelerdekiler ise köleleşecekler. Kölelerin “Yetti bea” raddesine gelmesi yıllar alacak, ama kaçınılmaz olarak gelecek. Sonra yeni bir isyan daha olacak. Bu kez muhtemelen “akıllılar”ın isyanı olacak. Kim kazanacak? Bilmiyorum.

10 Nisan 2015

Nisan

NiSan NiSan
İnSan'lığını mı kaybettin?
Ne bu soğuk!???
Sana bakarak Mayıs, Haziran da böyle yaparsa nice olur halimiz?
Ne dedin, ne dedin???
"Bu kadar kurcalarsanız ekosistemi olacağı budur, siz müstahaksınız buna" mı dedin?
Doğru dedin...

09 Nisan 2015

Ağustos Böceği ile Karınca

Yaz boyu çalışıp yiyecek stoklayıp, kışın tok yatan karınca...
Yaz boyu şarkı söyleyip dans eden, kışın aç kalan ağustos böceği...
Hikaye farklı kaynaklarda farklı sonlarla bitiyor...
1. Kış gelince aç kalan ağustos böceği kapısına gelince onu kovan ve ölüme terk eden karınca...
2. Kış gelince aç kalan ağustos böceği kapısına gelince, ona biraz söylense de yine de yemek veren karınca...
Sizce ilkokul 1.ci sınıf öğrencilerine okutulan hikaye hangi sonla bitiyor?
(Cevap : 1. numaralı son)

Usta

Kontrol kalemi olmayan elektrikçi...
İngiliz anahtarı olmayan tesisatçı...
Testeresi olmayan marangoz...
Hepsinin ortak noktası ise "Usta" ünvanlarıne eşlik eden beyinsizlikleri....

Kızgın

Kızgın insanlar tehlikelidir... Sorsan neye kızgın olduğunu bile bilmeyen insanların bir araya gelmiş halinden oluşan güruhlar ise çok daha tehlikelidir... Bu aralar bayağı bir çoğalmış gibiler...

Tahsil ve cehalet

"Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır" sözü, eğitimin akıl ile aynı şey olmadığını pek güzel ifade eder...
Aptalı cahilden ayıran şey, cahilin eğitimle cehaletten kurtulma olasılığı varken, aptalın eğitim alsa da almasa da hep aptal kalacak olmasıdır.

08 Nisan 2015

Yanlış

Yanlış olan hiç bir şey sonsuz kadar devam etmez...
İstisnası da yoktur... sadece zaman meselesidir...

Kelimeler

Sizce de;
Nahif kelimesinin kendisinde de bir nahiflik...
Tuhaf kelimesinin kendisinde de bir tuhaflık...
Ferah kelimesinin kendisinde de bir ferahlık...
duygusu yok mu? Neden peki? Fikri olan?

Akıllı cihazlar

Cihazlar akıllandıkça insanlar aptallaşıyor...

06 Nisan 2015

Acil

Acil durumda camı kırınız...
O camın arkasındaki benim...

04 Nisan 2015

Uçuk

Tam fırlayıverecekti ki; üst dudağımın sol tarafından...
Vurdum kafasın Vectavir'i
İşe yaradı...
Vay canına!

Prinkipo

Rumlar çoktan gitmişti...
Ruhları gezinmekteydi ada sokaklarında...
Araplar gelmiş şimdi...
Rumların ruhları da gitmiş artık...

Boşluk

Nereye bakıyorsun?
Hiç boşluk işte...
O zaman niye bakıyorsun?
Boşluk ne kadar derin diye...

Ana gibi yar

Ne güzel demiş şair...
Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz diye...
Bağdat'ı boşver de...
Ana gibi yar gerçekten de olmuyor...

Art Project

Ne Project ama...
Bi sivri bok eksikti...
Eksik kalmış...
Yazık olmuş sanat adına...

Haldır huldur

Bak haldur huldur oradan oraya çekiştirip durma beni...
Fazla çekiştirilmeye gelmem ben...
Bak koparım... Bak elinde kalırım sonra...
Demedi deme...

03 Nisan 2015

Mutfak dolabı

Bir mutfak dolabıdır girdi hayatıma... ama ne dolap...
Genel adı "Usta" olan geri zekalı organizmalar dalıverdi hayatıma mutfak dolabının arasındaki boşluktan...
Lanet olası mutfak dolabı....
Müstahakım ben buna...
Öyle işte...

02 Mart 2015

Kardeş

Güzel şey insanın bir kardeşinin olması...
hele bir de kardeşi olduğu için değil sadece...
kardeşi olmasa bile seveceği bir insan olması insanın kardeşinin, güzel şey...
Ne tatlı kardeşim var...

14 Ocak 2015

Bellona Prebiyotik! Halı Yapmış

Bellona "Prebiyotik Halı!" yapmış... TV'de reklamı dönüyor. Peki prebiyotik ne? Bkz. Wikipedia : Kolondaki bir veya sınırlı sayıdaki bakterilerin gelişmesini veya aktivitesini seçici olarak arttıran, insan vücudunu faydalı bir şekilde etkileyen sindirilemeyen gıda bileşenidir vede insan sağlığını düzeltmektedir Gibson and Roberfroid, 1995.... Yani özetle prebiyotik bağırsakta bulunan bakteridir. Bu durumda Bellona'nın bu halıları nasıl prebiyotik yaptığını düşünmek bile istemiyorum...

International adlı filmden bir diyalog

- Senin biraz rahatlaman lazım.
- Gerginken daha rahatım

Çözüm bulduğuna rastlayan var mı?

Maydanoz

Markette kadın bir demet maydanoz almak için tüm maydanozları uzun uzun inceledi... onu aldı, öbürünü bıraktı vs... bu tam 5 dakika sürdü... sonunda "mükemmel demeti" bulmuş olmalı ki; aldı ve kuyruğa girdi.. 1 TL ödedi ve gitti... 

O kadar...

KÜTÜK RTÜK

RTÜK diye bir saçma kuruluş var ya... Evet var... işte onun yobaz zihniyeti var ya... Evet var.. işte bu yüzden Titanic'i TV'de izlerseniz, filmin yarısını da blurlanmış olarak izlersiniz... çünkü Titanic'te insanlar bir ellerinde puro, diğer ellerinde brendi ile gezerler.. yetmezmiş gibi bir de kızın memelerinin göründüğü resim çizme sahnesi vardır... Yani öz olarak Titanic acaip sakıncalı bir filmdir...
Türkiye Avrupa'nın en çok cep telefonu ile konuşan ülkesi olmuş... Boş teneke çok tıngırdar ya ondandır... Ayrıca 80 milyonluk memlekette 71 milyon abone varmış. Cep telefonu kullanamayacak kadar küçükleri çıkarırsak herhalde kişi başına 1.5 hat falan düşüyor... Bu arada operator değişikliği mümkün olduktan sonra da 79 milyon kez operatör değişimi yapılmış... Amazon ormanlarındaki maymunların eline telefon versem herhalde daha tutarlı olurlardı...
Eğer hasta olmak istemiyorsan…
* Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!

* Karar Vermelisin..
* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
* Olduğundan Farklı Yaşama.
* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.
* Kabullen.
* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.
* Çözümler Bul.
* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
* Güven.
* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
Hayatı Üzgün Yaşama.
* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".
* Mutluluk sağlık ve terapidir.
Dr. Dráuzio Varella
Fişlemenin kıralı geliyor... Yeni kimlik ayağına herkesin parmak izini, damar izini, el izini, yani biyometrik kimlik niteliği taşıyan tüm verilerini alacaklar... Kölelik dönemine hoş geldiniz... Bir de uzun uzun bir sürü teknik mevzu yazmışlar, yok bu verileri şöyle güvenlik altına almışlar da böyle güvenlik altına almışlar da... Yemişim sizin güvenliğinizi.... Siz daha kendi verilerinizi korumaktan acizsiniz.. Daha 3 gün oldu devletin tepesindeki konuşmaların, türlü hırsızlığın, ahlaksızlığın tape tape diye ayyuka çıktığına... Tübitak'ın devletin en üst düzeyindekilere, "pek güvenli, en güvenli" diye dağıttığı guya- kriptolu telefonların kabak gibi dinlendiğine... ve tabi TC kimlik numaralarının çaldırdığınızı da unutmadık... Ayrıca... teknik güvenlik olsa ne yazar... Hamili kart yakinimdirler ile yürür bu memlekette işler...


OKUMAK İSTEYENLER  İÇİN BÜYÜKLERE MASALLAR AŞAĞIDA...

Haberi orijinali : http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27714809.asp


İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan yeni kimliklerin dağıtımına, yılbaşından itibaren Kırıkkale'den başlanacak.

İçişleri Bakanlığının yeni kimlik kartlarına yönelik çalışması sürüyor. Kimliklerin dağıtımına yeni yılda başlanacak. Kartların dağıtımı ilk olarak Kırıkkale'de yapılacak.

Yeni kimlik kartları, taklit, tahrif ve sahteciliğe imkan vermeyen üst düzey güvenlik unsurlarıyla dikkati çekiyor. 1 GB'ye kadar veri depolayabilecek, akıllı kartlarda parmak, damar ve  avuçiçi izi gibi kişiye özel bilgiler yer alacak. Yeni kartlar, başka birinin eline geçerse dahi kullanılamayacak ve anında bloke edilecek. Bu kartların kopyalanması ya da üzerindeki verilerin değiştirilmesi mümkün olmayacak.

Yeni kimlik kartları vize istenmeyen ülkelerde pasaport yerine de kullanılabilecek. Her kartın içinde kişiye özel sertifikalar bulunacak ve hem şifre hem de kişinin biyometrik bilgileriyle doğrulama yapılabilecek.

Kredi kartı büyüklüğündeki yeni kimlik kartı, hastane,  eczane, okul, emniyet ve bankalardaki sistemlere entegre olabilecek ve bu sayede birçok işlemde vatandaşa kolaylık sağlayacak.

Vatandaşlar, kimlik kartlarını almak üzere mektup veya muhtarlık askı listeleri ile randevu verilerek kart düzenleme merkezine davet edilecek. Kart, kapalı zarf içinde PIN ve PUK koduyla birlikte kişiye kargo veya postayla teslim edilecek.

Kartlar vatandaşa 15 liraya mal olacak, 10 yıl boyunca kullanılacak. Yeni kimlik kartları, e-İmza olarak kullanılabilecek, e-Devlet kapısından sunulan hizmetlere bu kartlar vasıtasıyla kolayca ulaşılabilecek.

ÜST DÜZEY GÜVENLİK ÖNLEMLERİ

Kişisel verilerin yer alacağı bu kartlarla ilgili İçişleri Bakanlığı, veri güvenliğini konusunda üst düzey güvenlik önlemleri aldı.

Kimlik kartlarıyla ilgili kurulan sistemde veri merkezi dışında herhangi bir yerde biyometrik veri tutulmayacak. Vatandaşlardan alınan biyometrik veriler, bulundukları ilçelerdeki okuyucular vasıtasıyla "şablon" adı verilen sayılara dönüştürülecek ve sadece bu sayılar veri merkezine aktarılacak.

Vatandaşların biyometrik okuyucularla alınan biyometrik veriler resim olarak değil, bu resimlerden oluşturulmuş "kriptolu sayısal karakterler" olarak veri merkezine aktarılacak.

MİLLİ İŞLETİM SİSTEMİ

Biyometrik verilerin alınması, entegrasyon yazılımı ve bilgilerin kaydedildiği veritabanında tamamen Türk mühendislerin geliştirdiği uygulamalar kullanılacak.

Biyometrik veriler, başvuru bilgileriyle birlikte karta yazılmak üzere TÜBİTAK tarafından geliştirilen Kart Yönetim Sistemi Yazılımına gönderilecek. Kart Yönetim Sisteminde herhangi bir veri saklanmayacak. Veriler kimlik kartlarındaki çipe yine TÜBİTAK tarafından geliştirilen Milli Kart İşletim Sistemi (AKIS) ile güvenli bir şekilde işlenecek.

Bütün veri alma, iletme ve işleme süreçlerinin çalıştığı ağ altyapısı kapalı devre olacak, herhangi bir açık ağa bağlanılmayacak.

Tüm çalışanlar sadece kendilerine verilen yetki kapsamında bilgiye ulaşabilecekler. Kişilerin veya sistemlerin sorgulama yapmaları, toplu veri çekmeleri ya da verileri başka bir veritabanına aktarmaları engellenecek veya kısıtlanacak. Örneğin bir yazılımcı sadece yazılım kodlarına erişebilecek, donanım bilgileri, veri yapısı veya verilere erişemeyecek. Sistemci ise sadece donanım bilgilerini görebilecek.

Biyometrik verilerin işlendiği ve saklandığı Kişiselleştirme Merkezi Binası, bilgi güvenliğinin tam olarak oluşturulması amacıyla "Tempest NATO Zone 2" standartlarına göre inşa edildi. Binanın dış cephesi kablosuz veri çalınmasına
 karşı önlem olarak metal alaşımlı malzeme ile kaplandı.  Cam yüzeyler metal
 filmle kaplandı ve topraklandı. Bina dışına çıkan tüm kablo ve borular filtrelerle koruma altına alındı. Sistem odasında ikinci bir metal kaplama imal edilerek "Faraday Kafesi" oluşturuldu ve tamamıyla elektromanyetik izolasyon sağlandı.

PVC ve polikarbon özellikli kimlik kartları, pasaportlar ve benzeri yüksek güvenlikli doğrulama belgeleri konusunda büyük bir rekabet bulunuyor. Buna yönelik pazarda Fransız ve Alman firmalarının etkisi dikkat çekiyor. Kart pazarının en önemli, firmalara en yüksek katma değer sağlayan unsurları ise çipler ve çip işletim sistemleri olarak gösteriliyor.

Yeni kimlik kartları için TÜBİTAK tarafından geliştirilen Yerli Yonga İşletim Sistemi (AKİS) geliştirilmesi bu açıdan da önem kazanıyor.

27 Mart 2013

Sosyal Medya… Sosyal medya… Yedin bitirdin beni…

Demin çıkıp pencereden “Sosyal Medya Uzmanı Vaaaar mıııı?” diye bağırdım, 22 kişi koşarak gelmeye başladı… Pencereyi kapadım, perdeyi çektim, 2 saat boyunca dışarı çıkmadım… Akşam çıkarken 2 kişi hala kapıda bekliyordu… (Biri ayakta sigara içiyordu, öbürü herhalde yorulmuş olmalı ki merdivenlere oturmuştu)

Google’da “Sosyal Medya Ajansı” diye bir sorgu yaptım, görünüşe göre Türkiye’deki her 10 şirketten 9’u sosyal medya ajansı… Hepsi de süper bi en acaip uzman… Hele ki 3 ay önce toplantı yaptığımda, “Yahu biz bu işlere girmekte çok geç kaldık, hiç de bilmiyoruz bu işleri” diyen bir fosil reklam ajansının yeni kurduğu “Sosyal Medya Ajansı”nın web sitesindeki özgüven patlamasını görünce dumura uğradım.

Eczacı bir arkadaşım var… Gittim “sosyal medya virüslerine karşı aşı yaptırmak istiyorum” dedim. Bana “manyak mısın olm?” dedi… Ama “Bak viral… falan” dediysem de dinlemedi beni… Stres içindeyim, ne zaman Facebook’a falan girsem, şu maskelerden takıyorum (hani var ya kuş giribi falan gelince moda olanlardan) ne olur ne olmaz…

Facebook’da bir kütle var ki; bunların işi gücü firmaların açtığı yarışmalardan ürün kapmak, kendi aralarında ağ bile kurmuşlar… “Ayşeee kııızzz koşşş… Zibirtciski firması… Duburovski veriyomuş… koş beğen kııız” şeklinde organize olmuşlar…

Dünya tarihinde çok sanal değer satılmıştır… Ama “Beğen” satın almak bu işini Nirvana’sı bir fenomendir…

Gencim, güzelim, yakışıklıyım…. Ben de “beğenilmek” istiyorum… Kaç paraysa vericem Zuckerberg… Heeey sana diyorum, 35 trilyon “Beğen” istiyorum…

Facebook’daki reklamların %90’ı neden abuk subuk ürünlere ait çözemedim gitti. Kıl dökücü, yün çıkarıcı, arkadaş bulucu, kadın azdırıcı vs.. Bunlardan nasıl bir sonuç çıkarmalıyım acaba? Ya nerede dangalak ürün satan firma varsa Facebook’da… ya da nerede dangalak tüketici varsa Facebook’da… Bilemedim…

02 Kasım 2012

Siz mi düşündünüz? Emin misiniz?


Girdi ve Çıktı
Biz insanlar herhangi bir konuda bir görüşe, yargıya düşünceye sahip olmak, yani bir sonuç çıkarmak için verilerden yararlanırız. Yani aslında bilgisayarlar gibiyizdir. Edindiğimiz enformasyon girdi, bunun sonucunda ürettiğimiz düşünceler ise çıktıdır.

Çok basite indirgeyecek olursak, pencereden baktığımızda yağmur yağdığını görmemiz girdi, dışarı çıkarken bir şemsiye almamız gerektiğini düşünmemiz de çıktımızdır.

Şimdi bu konu ile ilgili birkaç örnek daha vermek istiyorum.

BP
Biliyorsunuz BP’nin sebep olduğu bir çevre felaketi oldu. Koca Meksika Körfezi petrolle kaplandı. Bu felaketle ilgili son bilginiz nedir?

Muhtemelen son 6 aydır BP mevzuunu hiç hatırlamadınız. Çünkü bununla ilgili hiçbir enformasyona rastlamıyorsunuz. (Ben söyleyeyim. Meksika körfezinde yaşam bitti. Petrol katmanlarını parçalamak için denize döktükleri milyonlarca ton kimyasal asit yağmurları olarak tepemize yağmakta... ama konu bu değil)

İran örneği
Amerika İran’ın nükleer silah ürettiğini veya üretmeye hazırlandığını iddia ediyor? Bu konudaki son bilginiz nedir?

Peki ya bu konuda kendi kendinize sorduğunuz son soru ya da aklınızdan geçen son düşünce nedir?

Mesela “İran bağımsız bir ülkedir, neden nükleer silah üretmesin?” olabilir mi?...

ya da “Yahu bu Amerika’da her şeye burnunu sokuyor, yarın biz nükleer silah üretsek bize de saldırırlar mı? sorusu olabilir mi?

Yoksa “İran gerçekten nükleer silah üretiyor mu?” sorusu mu?

Muhtemelen en çok bu son soruyu sordunuz.

Çünkü her yerde sadece bu soru soruluyor ve sanki sorulacak tek soru buymuş gibi bir durum var ortada.

Farkında mısınız?
Öz olarak bugün beslendiğimiz en önemli iki enformasyon kaynağı var. Biri televizyonlar, ikincisi Internet.

Televizyonlar, malum yurtdışı haberleri, yurtdışı haber ajanslarından alırlar. Sonra hükümetle aralarını iyi tutmalıdırlar vs… dolayısı ile bunların da hangi haberi yayınlayacaklarına, hangilerini yayınlamayacaklarına karar verenler büyük şirket ve hükümetlerdir. Bu yüzden de hikayedirler. Ama hiç değilse arada bir birbirleri ile çelişirler de biz de farklı bir bakış açısı ediniriz.

Internet’te ise durum daha da vahimdir. Bir Google vardır ve bir Google vardır. Neyi okuyacağımıza, neyi okumayacağımıza, dolayısı ile hangi konuda hangi türden ve hangi tezi savunan enformasyon ile besleneceğimize ya da beslenmeyeceğimize (dolayısı ile nasıl düşüneceğimize) o karar verir.

Ve tüm bunları o kadar akıllıca yapar ki; biz düşüncelerimizin gerçekten bize ait olduğuna kesinlikle emin oluruz. Zaten egomuz da başka türlüsüne dayanamaz. Ama gerçek bu değildir. Düşüncelerimizi biz değil, girdiler üretmektedir. Çünkü beynin, beyni yoktur. O sadece bir araçtır… Girdi… Çıktı… Input… Output…

Uzun lafın kısası:
Kimseye tavsiyede bulunmaktan hoşlanmam… Ancak ben ne yapıyorum paylaşabilirim. Enformasyon kaynaklarımı çeşitlendiriyorum. Arada bir de küçük ve yerel TV’leri ya da Katmandu TV’yi izliyorum. Bing, Yahoo ve Yandex’i de ve özellikle arkalardaki sayfalarına da bakarak kullanıyorum. İnsanlarla konuşuyorum. Olaylara ve olgulara “tüm bu olanlar tutarlı mı?” sorusu ile yaklaşıyorum ve tabii paranoyaya bağlamıyorum. Ancak bu kadarcığı bile o kadar şaşırtıcı ve hatta eğlenceli olabiliyor ki… isterseniz deneyin.

Hoşçakalın

Not : Bu yazı ilginizi çektiyse ve tabii izlemediyseniz "Wag The Dog" filmini mutlaka izleyin...

30 Ekim 2012

Şirketler ve Karakterleri Hakkında İpucu

Şirketlerin de insanlar gibi kişilikleri, karakterleri vardır.

Bu karakterle ilgili ilk izlenimi telefonu karşılayan santral çalışanı veya sekreter verir.

Mesela bir şirketi aradığınızda sekreter telefonu yeni uykudan uyanmış gibi, bezgin bir sesle karşılıyorsa, o şirket atalet içinde mutsuz bir şirkettir. Uzak durun. Ne kendilerine, ne size bir faydaları olur.

Telefon geç açılıyorsa veya açılır açılmaz karşınızda bekleme müziği buluyorsanız organizasyon yeteneğinden yoksun, beceriksiz bir şirkettir. Onlardan da uzak durun.

Neşeli bir sesle karşılanıyorsanız, (arayan sizseniz, kendinizi tanıtmak da sizin sorumluluğunuzdur) size isminizle hitap ediliyorsa ve aradığınız kişiye hızlıca bağlanıyor veya kişi yerinde yoksa vb. doğru şekilde bilgilendiriliyorsanız işte o hem mutlu, hem de akıllı bir şirkettir. Onlarla iş yapın.

Bu örnekler çoğaltılabilir ancak ana fikri veriyor sanırım.

Bir santral çalışanı veya telefonları karşılayan sekreter sadece bir santral çalışanı veya sadece bir sekreter değildir.

Onlar şirketin karakterinin aynasıdırlar.

Bir gün kendi şirketinizi bir arkadaşınıza aratın ve bakın bakalım sizin şirketiniz nasıl bir karakter sergiliyor.

18 Aralık 2011

Uzlaşma Kavramı Üzerine

Ne kelime anlamı, ne de amacı fikir birliğine varmak olmadığı halde, uzlaşma faaliyetleri sanki bir fikir birliğine varma faaliyeti gibi algılanıp öyle yürütülüyor. Halbuki konuşarak vb. karşınızdakinin sizin gibi düşünmesini, olay ve olgulara sizin gibi bakabilmesini, sizin gibi yorumlamasını sağlayabilmeniz mümkün değil. Bu iyi niyet olan durumlarda bile mümkün değil.

Ancak her nedense zaman ve enerjimizin büyük bölümünü bu beyhude çabaya ayırıyoruz. Düşünürseniz menfaat söz konusu olmadığı durumlarda bile bir yakınınızın (mesela arkadaşınızın, anne ya da babanızın, sevgilinizin vb.) fikrini değiştirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Ama gerçekten değiştirdiğinizi. Yoksa bahsettiğim şey karşınızdakinin sizin istediğiniz gibi davranması ya da davranmayı kabul etmesi değil.

Dolayısı ile birinci sonuç; “uzlaşma” fikir birliğine varmak anlamında kesinlikle değil. Ve böyle bir amaç da gütmemeli. Uzlaşma fikir ayrılığı olan insanların karşılıklı tavizler vererek asgari ortak da buluşmaları.

Ancak bu noktada yeni bir bilgi daha devreye giriyor. O da uzlaşma için gerekenler. Daha önce uzlaşma için sadece iyi niyet’in yettiğini düşünürdüm. Ancak bu da öyle değilmiş. Uzlaşma için olmazsa olmaz 3 unsur var. Bunları da aşağıdaki gibi belirledim.

1) İyi niyet. (Her 10 saniyede bir vicdanına sen ne diyorsun bu işe diye sormayı kesinlikle unutmamak)

2) Belli oranda zarar görmeyi kabul etmek (Uzlaşmanın aslında taviz vermek olduğunu kayıpsız uzlaşma olmayacağını unutmamak)

3) Cesaret. (Yani makul çerçevelerde risk almanın gereğini idrak etmek)

Demokrasi

Translate