16 Ağustos 2009

Öğrendim ki

Yıllar Sonra Öğrendim ki, Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız, Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
________________________________________
Tabii ki kimseyi bizi sevmeye zorlayamayız. Ancak sevilecek insan olma ya da olabilme kısmı biraz muğlak kalıyor. Sorular şunlar:· Kendimizi “kim” için sevilecek insan yapacağız?· Herkes için sevilecek insan olabilmek mümkün mü?· Mümkünse bile bir taraftan herkes tarafından sevilecek insan olma kaygısı güderek sürekli kendimizi değiştirirken diğer taraftan nasıl kendimiz olacağız?
Tabii ki sevilecek insan olmanın evrensel bazı standartları var. Dürüst olmak, güvenilir olmak, yardımsever olmak vb. Tabii ki bunlar sizin sevilmenizi garanti etmiyor. Sadece olasılığını arttırıyor. Diğer taraftan sırf bu özellikleriniz nedeniyle bile bazıları bırakın sevmeyi sizden nefret bile edebilirler. Yani herkes tarafından sevilmek olası bir durum değil. Diğer taraftan sürekli kendimizi modifiye ederek, değiştirerek yaşamamız da biraz fazla programlı duruyor. İnsan doğal süreci içinde zaten değişir, evrilir. Bu bazılarında iyi yönde bazılarında kötü yönde olur.
Diğer taraftan akla gelen bir başka soru da şu; Neden bu kadar sevilme ihtiyacı duyuyoruz? Bu soruyu sorma sebebim bunu yadsımam değil. Ben de sevilme ihtiyacı duyuyorum. Ama soru da yine orada duruyor. “Neden sevilmek bizim için bu kadar önemli?” Çok da uzun uzun yazasım yok. Ataol Behramoğlu’na kendi ekleyeceğim ufak bir değişiklik ile katılacağım. Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız... Siz başkalarını seversiniz… ki bunun ön koşulu kendinizi de sevebilmenizdir… Sonra da başkalarının da sizi sevmesini umut eder ve gerisini karşı tarafa bırakırsınız…
________________________________________


Öğrendim ki, Güveni geliştirmek yıllar alıyor, Yıkmak bir dakika.

Behramoğlu’na katılmamak mümkün mü? Gerçekten de bir insanın güvenini kazanmak yıllar alıyor ve bir dakikada bu güven yerle bir olabiliyor. Fiili durum bu olmakla beraber biraz da aksak duruyor. Sorun şu; Biz insanlar neden birbirimize bu kadar güvensiziz. Cevabı basit kazık yeme olasılığımız var da ondan. E birileri kazık yiyorsa birileri de atıyordur değil mi? Kazık atmak kısaca birinin size olan güveninin suistimal etmeniz anlamındadır. Ancak kazık atmanın/yemenin de iki boyutu olduğunu düşünüyorum. Birincisi yukarıdaki tanıma uyarken ikincisi pek uymuyor. Mesela karşınızdakinin beklentilerine uygun hareket etmediğinizde ona kazık atmış olur musunuz? Bunun da iki yönü var. Bu beklentiyi tek başınıza siz oluşturduysanız olursunuz. Bu beklentiti karşı taraf oluşturmuş, siz bi haberseniz olmazsınız. Sorunun cevapsız kaldığı durum ise; Beklentinin varlığından iki tarafın da haberdar olduğu ama sizin bu beklentiyi şu veya bu sebeple karşılamayı reddettiğiniz veya karşılayamadığınız durumdur. Şimdi bu bir kazık mıdır? Ona da siz karar verin ________________________________________

Öğrendim ki, Hayatında nelere sahip olduğun değil, Kiminle olduğun önemli.
Öğrendim ki, Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Öğrendim ki, Kendini en iyilerle kıyaslamak değil, Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
Öğrendim ki, İnsanların başına ne geldiği değil, O durumda ne yaptıkları önemli.
Öğrendim ki, Ne kadar küçük dilimlersen dilimle, Her işin iki yüzü var.
Öğrendim ki, Olmak istediğim insan olabilmem, Çok vakit alıyor.
Öğrendim ki, Karşılık vermek, Düşünmekten çok daha basit.
Öğrendim ki, Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Öğrendim ki, “Bittim” dediğin andan itibaren, Pilinin bitmesine daha çok var.
Öğrendim ki, Sen tepkilerini kontrol edemezsen, Tepkilerin hayatını kontrol eder.
Öğrendim ki, Kahraman dediğimiz insanlar, Bir şey yapılması gerektiğinde, Yapılması gerekeni, şartlar ne olursa olsun yapanlardır.
Öğrendim ki, Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Öğrendim ki, Bazı insanlar sizi çok seviyor, Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki, Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz, Bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki, Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki, En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.
Öğrendim ki, Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları, Kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki, İki insan aynı şeye bakıp, Tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki, Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki, Her şartta kendisi ile dürüst kalanlar, Daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki, Hiç tanımadığın insanlar, İki saat içinde senin hayatını değiştirir.
Öğrendim ki, Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.
Öğrendim ki, Duvarda asılı diplomalar, İnsanı insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki, Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, Anlam yükü o kadar azalır.
Öğrendim ki, Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında Çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki, Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez, Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki, Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki, Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biolojik değil.
Öğrendim ki, Ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.Öğrendim ki, Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki, Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın, Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki, Şartlar ve olaylar, kim olduğunuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki, İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına, Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki, Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki, Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, Pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
Ataol Behramoğlu

Demokrasi

Translate